FAHRENHEIT 451 - RAY BRADBURY
"Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı, derdi dedem. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya ekilmiş bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye; böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında, sen orada olursun. Ne olduğu önemli değil, dokununca onu değiştirdiğin ve ellerini çektiğinde sana benzeyeceği bir şeye dönüştürdüğün sürece, derdi. Sadece çim biçen adamla bahçıvan arasındaki fark dokunuştadır, derdi. Çimleri biçen adam orada hiç olmamış gibidir; bahçıvansa bir ömür orada olacak."
İlk olarak 1953'te yayımlanan bu roman çok önemli bir distopik roman örneği. Ray Bradbury, televizyonun insanları ele geçirdiği, kitapların yasak olduğu bir dünyanın kapısını açıyor bu kitabında. İtfaiyecilerin görevi ise artık yangın söndürmek değil; kitapları yakmak. Öyle bir dünya düşünün ki kitapları okumak suç, üretmek yasa dışı.
Kitabın kahramanı itfaiyeci Montag ve eşi de dev televizyon ekranlarının ele geçirdiği insanlardan biri. Yeni dünya düzeninin hayatını ele geçirdiğini ise yeni taşınan komşusu Clarisse ile fark ediyor ve artık hayatı eskisi gibi olmaktan çıkıyor. Kendisini yıllarca uzak yaşadığı kitaplar ve mesleği hakkında büyük bir sorgulayışın içinde bulan Montag'in başından geçenleri bize anlatan bu kitap, yozlaşmaya müsait hayatlar yaşayan bizlere etkili bir uyarıcı niteliğinde.
Bu kadarı da olmaz dediğimiz distopik olayların olağan hale geldiği bu zamanlarda, bu da olmasın diye okumamız gereken bu kitap, yarattığı dünyayla akıllarda uzun süre kalacak.
"Fahrenheit 451: Kitap kağıdının tutuşup yanma sıcaklığı..."
Harika....Mutlaka okumalıyım, diye düşündürten bir tanıtım ...
YanıtlaSilOkumak için sabırsızlanıyorum..
Sil